Utku Cevre

Değişimi Benimsemenin Yolları

Seattle'dan doğan grunge rock gruplarının Pearl Jam ile birlikte en iyisi Nirvana'ydı. 1994'te solisti Kurt Cobain'in ölümünden sonra dağılan grubu, hep mükemmel MTV Unplugged konser kaydıyla hatırlayacağız sanırım.

Cobain 27 yaşında hayatına son verirken, öncesinde Jimi Hendrix, Janis Joplin ve Jim Morrison'ın mevcut olduğu, sonrasında ise Yavuz Çetin ve Amy Winehouse'u da içine alacak hazin bir 27'ler kulübüne dahil oluyordu. Peki geride kalanlar yaslarıyla nasıl başa çıkıyordu?

Elisabeth Kübler-Ross, İsviçre asıllı Amerikalı bir psikiyatrist. 1969 tarihli Ölüm ve Ölme Üzerine isimli kitabıyla ve bu kitabında önerdiği Yas'ın 5 Aşaması ile tanınıyor. Ölüme yakın deneyimler (ÖYD) ve ruhun ölümsüzlüğü kavramlarına son derece inanıyor ve sonraki tüm hayatını bu konuları araştırmaya, ÖYD yaşamış hastalarının anlattıklarından bir şeyler çıkarmaya adıyor. Unutmadan Kübler-Ross modeline göre yasın 5 aşaması şunlar:

  1. İnkâr, yasa neden olan olayın gerçekleştiğini kabul etmeme.
  2. Öfke, neden yas tutacağı bir olayın içinde yer aldığı konusunda kızgınlık duyma.
  3. Pazarlık, yasa neden olan olaydan kurtulabileceği veya yas tutmasına gerek olmayabileceği yönünde fırsatlar arama.
  4. Depresyon, yas tutarken kendi sonluluğunun düş kırıklığına gark olma ve her şeyi bırakma hali.
  5. Kabul, kendi sonluluğunu ve geleceğin belirsizliğini kabul ederek bundan sonrasında olacaklarla ilgilenmeye başlama, yas halinden çıkış.

Buradaki yas kavramını esasında büyük bir değişim diye de okuyabiliriz. İnsanlar büyük bir değişim karşısında genellikle, önce yokmuş gibi yapar, sonra sinirlenir, sonra pazarlığa başlar, değişimin kaçınılmaz olmasından üzüntü duyar ve içe kapanır, son olarak da kabul eder. Mühim olan bu safhaları hasarsız atlatmak olmalıdır. Sonuçta insanların şu karikatürdeki gibi olduğunu unutmamak lazım.

Change

Harold Ramis'in yönetmenliğini yaptığı ve başrolde Bill Murray'nin yıldızlaştığı Groundhog Day veya harika Türkçe çevirisiyle Bugün Aslında Dündü, tam da bu konuyu anlatır. 1993 tarihli filmde, nobran ve kendini beğenmiş haber spikeri Phil Connors, her yıl geleneksel olarak yapılan groundhog (bir çeşit köstebek) festivalini nakletmek için haber ekibiyle birlikte ufak bir kasabaya gider. Aniden bastıran bir kar fırtınası dolayısıyla kasabada kalır ve olayların gelişimi ile, aslında aynı günü tekrar tekrar yaşadığını fark eder. Bu çok ilginç, çünkü bu esasında Budizm'deki Samsara tekrardoğuş döngüsüne çok benziyor. Tıpkı Kübler-Ross modelindeki gibi, Phil öncelikle aynı günü tekrar yaşadığını inkâr eder. Daha sonra bu duruma öfkelenir, zaten hiç sevmediği küçük kasaba ve ona göre sıradan insanlarına eziyet etmeye çalışır, alaycı davranır. Sonra durumdan kurtulmak için farklı mistik yollara başvurur, yani pazarlık sürecine girer. Kurtulamayacağına inandığı vakit kimseyle görüşmeyip günlerini hiçbir şey yapmadan geçirmeye başlar, depresyon aşamasındadır. Sonra beklenmedik bir şey olur ve Phil bu eza gibi gördüğü aynı günü tekrar yaşama hadisesini bir ödül gibi görmeye başlar. Sonsuz zamanı vardır, kasabadaki insanları tanımaya, onları sevmeye ve onlara yardım etmeye başlar. Kendini geliştirir, piyano çalmayı öğrenir. Döngüyü bir yük olarak değerlendirmekten vazgeçer, daha iyi bir insan olur ve neticede döngüden kurtulur.

Groundhogday

Budizm'de de Phil'in yaşadığına benzer bir manevi aydınlanma için altı mükemmellikten bahsedilir. Bunlar şöyle:

Budizm inanışına göre bu saydığım özellikleri edinmiş birisi, birçok soylu aşamanın sonunda Nirvana'ya ulaşacaktır (Cobain'in rock grubuna değil tabii). Pers mitolojilerinde phoenix veya zümrüdüanka kuşu ile sembolize edildiği gibi, küllerinden yeniden doğarak değişme, dönüşme becerisini gösterebilmek esastır.

phoenix

Sevgiyle kalın.

#deneme #sinema_yazısı