Utku Cevre

Duyduğunuz Ancak İsmini Bilmediğiniz 5 Klasik Müzik Eseri

Klasikle klişe arasında bir fark var. Klişe, tekdüze, bayağı, can sıkmaya başlayacak düzeyde sıradanlığı anlatan bir sözcük. Birebir karşılığı basmakalıp. Kelimenin tam anlamını ifade ediyor, zira basmakalıp da TDK'ya göre "Baskıda kullanılmak amacıyla, üzerine kabartma resim, şekil, yazı çıkarılmış metal levha" demek. Yani ne kadar basarsan bas aynı şey ortaya çıkıyor. Peki ya klasik? Klasik kelimesinin de karşılığı alışılmış, kökleşmiş, kuralcı. Neredeyse basmakalıp da deseniz olacak gibi değil mi? Ancak sanattan örnek verirsek aradaki fark şu; bir eser klasikse o zaman her ne kadar her deneyimlediğinizde (dinlediğinizde, izlediğinizde, okuduğunuzda) aynı sonucu veriyor gibi görünse de, esasında değeri katlanarak artan, insanda çağrıştırdığı düşünce, yarattığı duyguların her defasında farklılaşabildiği, aynı ama farklı bir tür yeniliği de bünyesinde ihtiva eder. Klasik müzik herhalde bunun en iyi örneği. Üzerinden yüzlerce yıl da geçse, o yüzsek tınısı ve frekansıyla insanı kendisiyle baş başa bırakacak düzeyde güçlü bir anlatım biçimi. Hem de sözlere yaslanmadan, neredeyse hiç insan sesi kullanmadan. Bu haftanın beşli listesinde, duyunca "A-a ben bunu biliyordum!" diyeceğiniz ama ismi bir anda çağrışım yapmayacak eserlere yer vermek istedim. Mozart, Beethoven, Tchaikovsky, Chopin gibi en meşhurları bilerek eklemedim, başlıklara ise besteciyle ilgili viki sayfasının bağlantısını ekledim. Keyifli okumalar.

1. Sarabande - Georg Friedrich Handel

Alman asıllı İngiliz besteci Handel'in 1706-1710 yılları arasında bestelediği "Keyboard Suite No. 4 in D Minor" içinde yazılmış bir parça olan Sarabande, esasında 17. yüzyıl İspanya'sı kökenli yavaş tempolu bir dans türü. Handel bunu alıp, tören havasında bir harekete dönüştürmüştür. Kulaklarımız orkestra versiyonuna aşinadır. Özellikle birkaç farklı düzenlemesinin kullanıldığı, Stanley Kubrick'in Barry Lyndon'ındaki düello sahnesinden hatırlayabilirsiniz.

2. Canon in D - Johann Pachelbel

Alman besteci Pachelbel tarafından 1680'lerde bestelenen kanon, yani farklı enstrümanların aralıklar vererek birbirini varyasyonlarla taklit ettiği oyuncu bir müzik türü, barok dönemin en bilinen eserlerinden biri olsa da aslında yıllarca unutulmuştur. Tarihçiler, bestecinin bu eseri Johann Sebastian Bach'ın düğünü için bestelediğini öne sürer. 1960'lara geldiğimizde Pachelbel'in kanonu hatırlanır ve önce düğünlerde, sonra da dünyada pek çok pop ve rock eserde altyapı olarak kullanılır. En bariz duyulanı olarak Maroon 5 grubunun Memories parçasını gösterebileceğimiz bu altyapı kullanımına ülkemizden de Bulutsuzluk Özlemi'nin unutulmaz şarkısı Sözlerimi Geri Alamam'ı örnek olarak verebiliriz.

3. Gnossienne No. 1 - Eric Satie

Fransız besteci Satie'nin 1890'larda yazdığı, form olarak birbirine benzeyen Gnossienne'lerin ilkini, filmlerde (The Painted Veil ve Mr. Nobody ilk aklıma gelenler), dizilerde, meditasyon listelerinde duymuş olabilirsiniz. Kelime, eski Yunanca'dan "sezgi ile öğrenilebilen içsel bilgi" anlamına gelen Gnosis kelimesinden Satie'nin türetimi (Gnostisizm felsefesi de aynı kökten geliyor). Eser gerçekten de serbest ritmi ile bir rüyada yürür gibi gidiyor. Besteci alışık olunmadık biçimde, nota kağıdının üzerine yine kendisine yakışacak şekilde gizemli yönergeler yazar. "Düşüncenin ucuyla", "çok parlak", "dilin üzerinde" gibi. Parçayı özellikle öneririm.

4. Adagio for Strings - Samuel Barber

Amerikalı besteci Barber'ın 1936'da yazdığı eser, sadece yaylı çalgılar için yazılmış ve müziğin yükselişini en yoğun hissedebileceğiniz parçalardan biri. Esasında bir yas için bestelenmese de, zaman içinde hep hüzünlü anlarla özdeşleştirilmiş, örneğin JFK'in ve Einstein'ın cenazelerinde çalınmış. Oliver Stone'un 1986 tarihli filmi Platoon'da kullanılması ile de Vietnam Savaşı'nın yıkıcılığını göstermeye eşlik etmiş, insandan yoğun duygular uyandırabilen bir eser. Altıncı dakikasında ulaştığı doruk noktasından sonra bir anda sizi alıp yere çarpar ve sakince kendi duygularınızın içine uğurlar. Müziğin tekrar oralara çıkmasını beklersiniz. Çıkar gibi yapar ama çıkmaz. Hayat gibidir.

5. Minuetto - Luigi Boccherini

İtalyan besteci Boccherini, acaba 1771'de İspanya Kralı 3. Carlos'un kardeşi Don Luis'in himayesinde, yaylı beşliler (2 keman, 1 viyola ve 2 çellodan oluşur) için çalınacak parçalar bestelerken, "String Quintet in E major, Op. 11, No. 5" isimli eserinin içinde, tüm zamanların en ünlü minüetini (Fransız menşeli bir tür balo dansı) yazdığını acaba biliyor muydu? Parça o kadar ünlü ki, bu eser olmasaydı reklam sektöründeki her on kişiden biri işsiz kalırdı. Sayısız film, çizgi film, dizi ve reklamdan kulağınızın aşina olduğu bu neşeli, hatta oynak parçayı bir de bu vesileyle dinleyebilirsiniz.

Sevgiyle kalın.

#yaşam_tarzı