Geçmişten Gelen Oscar Heyecanı
Bu yazının yazıldığı 2025 senesine göre, 1997'den beri geçen süre, 2052'ye kadar geçecek süreden daha fazla. Yani 2052, 1997'den daha yakında. Garip değil mi? 2052 sayısının büyüklüğü itibariyle, Akaşa'dan çıkıp bir dönem çok popüler olan M.S 2150 kitabını, bilim kurgunun ne kadar klişesi varsa hepsini ve artık "İnanmıyorum ama bir güç var" düzeyinden ötede büsbütün bir gerçek olarak önümüzde duran iklim değişikliğini çağrıştırıyor. 1997 yılı dünya için, ilk klonlanan memeli hayvan olan koyun Dolly'nin su yüzüne çıkışı (güya ilk desek çok mu komplo teorisi olur, insan The Boys From Brazil filmini hatırlamadan edemiyor), Hong Kong'un Çin'e devri, Diana Spencer'ın cenaze töreni ve gösterime girişi olaylı olan Titanic filmiyle anılırken, benim içinse ortaokul sıraları, Vasconcelos romanları, yeni alınan PC'de Civilization II oynamak ve Oscar ödüllerini video kasete kaydedip ertesi gün izlemek anlamına geliyordu. Sonuncusundan bahsetmek istiyorum biraz, çünkü bu görkemli ödül gecesini uzun yıllar ya gecenin köründe uyanıp canlı olarak ya da videoya çekip sonradan olmak üzere ısrarla izledim.
İnternetin bu kadar zengin içerikli ve kolay ulaşılır olmadığı zamanlarda, insanlar kitap ve dergi okuyarak bilgi alırdı. Çokça övündüğüm gibi Sinema dergisi koleksiyonumu ben de bu dönemlerde yapmaya başladım. Akademi Ödülleri verileceği vakit, yani Şubat ayında Oscar'la ilgili özel dosyalar, tahminler olurdu (bir benzeri de Nisan sayısında İstanbul Film Festivali için olurdu). Burçak Evren'in AD Yayıncılık'tan çıkan (Bu yayınevinin kitaplarını garip bir şekilde bakkallarda veya kültür büfelerinde bile bulabilirdiniz, Parsadan kitabı çok meşhurdu) Oscar 1927-1994 kitabı, adında geçen zaman aralığını yeterince kapsıyordu. Siyah beyaz, kaba kâğıt bu kitabı başa sara sara neredeyse ezberlediğimi hatırlarım. Bizdeki Betamax VCR cihazını, kayıt da yapabilen VHS haline terfi ettirdiğimiz, bizim neslin gördüğü ilk abonelik bazlı yayın platformu diyebileceğimiz Cine5'e üye olduğumuz, kaçırdıklarımızı da kaydedip izlediğimiz film dolu yıllardı. Nitelik nicelikten üstün olduğu için, şimdi olduğu gibi "Bu kadar çok içeriğin arasında ne seyredeceğiz?" sorunuyla saatlerimizi de harcamazdık.
1997 Oscar Ödüllerini işte o yeni VHS cihazımızla kaydedip ertesi gün izlemiştim. Kanal D'de yayınlanmıştı. Billy Crystal'ın açılış monoloğunda (aşağıda paylaşıyorum) hep yapageldiği en iyi film ödülü adayları potpurisiyle başlamıştı. When Harry Met Sally...'deki bu sıkılgan adam, politik doğruculuğun henüz yaygın olarak benimsenmediği yıllarda, Oscar sunuculuğunda parlıyordu (Sonuncusu 2012'de olmak üzere tam dokuz defa sunmuştur). Hep şöyle başlar Crystal'ın şarkısı:
It's a wonderful night for Oscar, Oscar, Oscar. Who will win?
Tom Cruise'un da en iyi erkek oyuncu dalında aday olduğu Cameron Crowe'un kendini iyi hisset filmi Jerry Maguire'da geçen "Show me the money!" diyalogundaki enerjisiyle hayran bırakan Cuba Gooding Jr.'ın dakikalar süren sevincini unutamam. Görkemli kutlamalar hep olmuştur. Bu yıl ödülleri ikileyen Adrien Brody'nin 2003'teki terbiye yoksunu sevinci halen akıllardadır herhalde. Tom Crusie'la Nicole Kidman'ın evli, Brad Pitt'le Gwyneth Paltrow'un (Jennifer Aniston diyeceğim sandınız değil mi?) nişanlı olduğu yıllardan bahsediyoruz. Coen Kardeşler eseri Fargo'daki hamile polis rolüyle Frances McDormand'ın (Joel Coen'le evlilikleri 40 yılı geçti) sonradan iki kere daha alacağı en iyi kadın oyuncu Oscar ödülüyle tanıştığı yıldır. Dört defa en iyi kadın oyuncu dalında Oscar ödülü alan usta Katharine Hepburn'den sonra, en iyi kadın ve erkek oyuncu dallarında üçer ödülle McDormand ve Daniel Day-Lewis bu alanın zirvesidir. Üçer Oscar ödüllü Meryl Streep ve Jack Nicholson'ın birer ödülü yardımcı oyuncu dalındadır. Bu arada istisnalar dışında genelde seromonileri en iyi film Oscar ödülü alan yapımla hatırlarız. Burada da Anthony Minghella'nın klasik David Lean filmlerini çağrıştıran çöl epiği The English Patient geceye damga vurmuştu. 28 sene öncesi böyleyken, gelelim benim en sevdiğim Oscar gösterilerine.
İlki 11 Eylül Saldırılarından sonraki ilk Oscar ödül töreni olan 2002 ödüllerinde New York şehrine yaptıkları saygı duruşu. Geleneksel olarak ödülün gerçekleştiği Pazartesi akşamları bir caz barda klarnet çaldığı gerekçesiyle törenlere katılmamasıyla bilinen Woody Allen'ın (1978'de Annie Hall ile en iyi yönetmen ve en iyi senaryo ödüllerini aldığında bile gelmemiştir) yönetmenliğinin o yıllarına kadar hemen tüm filmlerine arka plan yaptığı New York hatırına katıldığı ve şehirle özdeşleşen filmlerden Nora Ephron'un yaptığı bir kolajı takdim ettiği an unutulmazdır. Bu özel videoyu aşağıda paylaşıyorum, film meraklılarının mutlaka izlemesini öneririm.
İkincisi ise yüksek riskli mortgage kredilerinin elde patlamasıyla başlayan ve Lehman Brothers bankasının iflasıyla körüklenen 2008 Finansal Krizi sonrası ilk Oscar ödülünde, sunuculuğu üstlenen Hugh Jackman'ın yaptığı açılış numarası. Tony ödüllü bir Broadway yıldızı, dramatik tenor gırtlağıyla müzikallerin aranan ismi ve pek tabii ki X-Men film serisinde Wolverine rolü ile nam salmış kaslı bir aksiyon yıldızı olan Jackman, bütün özelliklerini birleştirip Oscar bütçelerinin kısılmasını konu eden müthiş bir açılış şovu hazırlamış. Dans, müzik ve eğlence ile harmanlanan bu gösteriyi de aşağıda paylaşıyorum. Yine keyifli bir 7-8 dakika geçireceğinize eminim.
Esası Amerikan Sinema Sanatları ve Bilimleri Akademisi Ödülleri olan Oscar ödüllerinin "Adı nereden geliyor?" diye sorarsanız, en inanılan rivayet ödül heykelciğindeki adamın, akademi kütüphanecisi Margaret Herrick'in amcası Oscar'a çok benzemesi ve heykelciğin bu takma isimle anılmaya başlaması. Tabii bazı yılların Oscar Amca açısından sönük geçtiği bir gerçek. Ehvenişer de denmez tabii ama, bir başka yıl aradan sıyrılamayacak yapımlar böyle senelerde rakip yokluğunu iyi değerlendirir. Crash filminin en iyi film ödülü aldığı 2006 senesi buna bir örnektir. Anora'nın büyük ödülü aldığı 97. Oscar ödüllerinin verildiği bu yıl da herhalde onlardan biri desek yanlış olmaz. Yine de unutulmaz anlar yaratmayı her daim başaran, filmlerin bu çok prestijli kutlamasını severek takip ediyoruz, her ödül töreninden önce Billy Crystal'ın şarkısındaki gibi "kim kazanacak acaba?" heyecanını yaşıyoruz. Sinemanın platformlara yenilmediği güzel günler dileğiyle.
Sevgiyle kalın.