Hızlı Koşan Dünyada Yavaşlamayı Öneren 5 Öğe
Yapay zekânın çıkarsama yeteneklerini sergilemek için farklı yöntemler arayan üreticiler sürekli şaşırtmaya devam ediyor. Haber bülteninde dişiyle kamyon çeken adamın şovuna dönen bu teknoloji şöleninin bir yenisi Amazon'un da büyük yatırımcısı olduğu Anthropic firmasının yapay zekâsı Claude'un Sonnet 3.7 modelinin Twitch üzerinden canlı yayında Pokemon Red oynadığı bir video ile gerçekleştirdiler. Videodan bir kesiti aşağıya da bırakıyorum (tamamı için claudeplayspokemon kanalına buradan bakabilirsiniz)
A few researchers at Anthropic have, over the past year, had a part-time obsession with a peculiar problem.
— Anthropic (@AnthropicAI) February 25, 2025
Can Claude play Pokémon?
A thread: pic.twitter.com/K8SkNXCxYJ
1996'da Nintendo'nun taşınabilir oyun konsolu Game Boy için çıkan Pokemon oyunlarının en bilineni Red. Popüler animeden uyarlanan RPG (Rol Yapma Oyunu) türündeki oyunda, köyünden çıkıp dünyanın en büyük Pokemon eğitmeni olmak isteyen Ash Ketchum'u canlandırıyorsunuz. Çevredeki vahşi Pokemon'ları yakalayıp ekibinize katıyor, geliştiriyor ve başka Pokemon eğitmenlerinin ekipleriyle dövüştürüyorsunuz. Oyun, yaş grubunuza göre değişmekle beraber, esasında çok eğlenceli. Claude'un oynayışı ise ilgi çekici ve takdire şayan, ancak çok sıkıcı, çünkü çok yavaş oynuyor. Doğal dil modellerinin her yaptıklarını anlatma çabasında çocuksu bir taraf var. Haberin yayınlanmasının ardından bu haftanın beşlisinde, yavaşlığın erdemleri üzerine kavramlara ve özlü sözlere yer vermek istedim.
"Yavaşça acele et" anlamında gelen bu özdeyiş (bir yandan da oksimoron), Roma döneminden. İmparator Augustus ve Titus'un benimsediği bu tabiri, 15. yüzyılda Floransa başta olmak üzere tüm Toskana bölgesinin hakimi olan Medici ailesi de mottoları yapmıştır. Bu söze göre, iyi bir lider ani ve düşünülmemiş kararlar vermemeli, ancak karar verdiği anda aksiyonu hızlı bir şekilde sonuca erdirmelidir. Pek çok sembolle anılsa da en bilinenlerinden olan gemi çapasına sarılmış yunus sembolünü 1218'de İspanya'da kurulan Salamanca Üniversitesi'nin amblemleri arasında da bulabilirsiniz (Fotoğrafı aşağıda).
Tüm dünyayı etkisi altında tutan fast food akımı, bir yandan farklı lezzetleri ulaşılabilir olarak müşterilerine sunar ve hızla şehirleşen dünyada insanların dışarı çıkıp sosyalleşebilmesi için bir fırsat yaratırken, bir yandan da gittikçe sunileşen içerikleri ve çalışanları için belirsiz mesailer içeren zor çalışma şartlarıyla soru işareti yaratıyor (ülkemizde de binlerce çalışanın bir anda işsiz kaldığı bir örneği çok yeni yaşadık). Slow food buna tepki olarak 1986'da İtalya'da doğmuş bir akım. Gıda üretimini desteklemek, çiftçilere tohum ve eğitim desteği vermek, iyi tarım uygulamaları için lobi yapmak gibi misyonları olan bir kâr amacı gütmeyen organizasyon. Yaklaşık 50 yıl boyunca Starbucks'a kapılarını kapalı tutan ve bu konuda son derece korumacı olan İtalya'nın bile zırhında delikler açıldığı bir dünyada, 1990 yılında Moskova'da ilk McDonalds'ın açıldığı günden Mihail Gorbaçov'un meşhur fotoğrafına da yer vermek istedim.
Hızıyla övünen tavşanın öne geçtim sanıp yan gelip yatması, yavaş da olsa kararlı ilerleyen kaplumbağanın ise fırsattan istifade yarışı kazanmasını anlatan bu masal, MÖ 6. yüzyılda yaşamış, Antik Yunan devletinde bir köle ve aynı zamanda hikâye anlatıcısı olan Ezop'a aittir. Ezop'un doğum yeri bazı kaynaklarda bugünkü Afyonkarahisar dolaylarındaki Frigya, bazı kaynaklarda ise Kuşadası'nın hemen karşısında yer alan Sisam Adası olarak geçer. Hayvanları konuşturduğu fablları ile tanınan masalcının bu masalı, yavaşlığa övgüden ziyade tembelliğe yergi olsa da geleneksel olarak yavaşlıkla anılan kaplumbağayı başrole taşıması açısından önemlidir.
Lao Tzu'nun Tao Te Ching isimli eserinde sıkça geçen bu kavram, Türkçe'ye sanırım en doğru şekilde "çaba harcamadan yapılan eylem" olarak çevrilebilir. Çevremizdeki doğanın kendiliğinden, ek bir çaba sarfeder gibi görünmeden oluvermesi üzerinden örnekler verilen Taoizm öğretisinin de temel kavramlarından biridir. Antik Çin'de hükümdarın erdemlerinden birinin fazla zorlamadan akışta kalmak olduğu düşünülürdü. Dairesel sembolünü aşağıda paylaşıyorum, Denis Villeneuve'ün harika filmi Arrival'da dilbilimci başkarakterimizin, dünyaya uzay gemileriyle inen heptapodlarla iletişim kurarken çizdiği sembollere ne kadar benzediğine dikkat çekerim.
2019'da yitirdiğimiz Türk sinemasının en önemli yönetmenlerinden Tunç Başaran'ın 1991 tarihli bu filmi, İkinci Dünya Savaşı'ndan hemen sonraki yıllarda İstanbul'da eski bir konağın birer odasında yaşan insanları anlatan film, özellikle konakta ailesiyle yaşayan sekiz yaşındaki başkarakteri Kemal ile filmin gizli kahramanı, tek başına yaşayan, orta yaşlarında ve İtalya'ya gitme hayalleri kuran Kerim (Rutkay Aziz) arasındaki iletişim üzerinden hatırlanır. Kemal'in koşuşturduğu birçok sahnede Kerim arkasından "piano piano" yani "yavaş yavaş" diye seslenir. Uçurtmayı Vurmasınlar'da yine bir çocuk başrolden mükemmel oyunculuk alan Başaran, burada da ustalığını tekrarlıyor. Filmin restore edilmiş bir versiyonu Youtube üzerinden izlenebiliyor, aşağıya ekliyorum.
Sevgiyle kalın.