Utku Cevre

İnisiyatif Üzerine

Sofya Askeri Ataşeliği sırasında Kurmay Yarbay Mustafa Kemal, Selanik'ten çocukluk arkadaşı ve harp okulundan devresi olan Kurmay Binbaşı Nuri Conker'in (Conkbayırı'nda savaştığı için yıllar sonra Atatürk ona bu soyadını teklif edecektir) 1914'te yayınlanan Zabit ve Kumandan isimli kitabını okur ve proaktif bir okuyucu olarak kitapla ilgili notlar alır. Bu notlar Conker'in kitabının bir eleştirisine dönüşür (tabii türünü kibarca Hasbihâl, yani Söyleşi olarak ifade eder) ve Mustafa Kemal Paşa yıllar süren çabalar sonucunda bu eleştiri eserini ancak 1918'de, mütareke sonrası İstanbul'unda zor bulunan kağıtla, toplam 1000 adet bastırabilir. Bir miktar kopyayı kendisi satın alarak eşe dosta dağıtır, geri kalanları ise 1919'da saray ile bağı büsbütün koptuktan sonra Damat Ferit Hükümeti tarafından toplatılıp imha edilir. Zabit ve Kumandan İle Hasbihal kitabının bugün bizim okuyabildiğimiz hâli, elindeki kopyaları koruyup saklayanların emin elleri sayesindedir. Tamamını buradan indirip okuyabilirsiniz. Kitabın en dikkat çekici yeri bence, Taarruz Ruhu isimli bölümde, Atatürk'ün “Kugekiseişin” dediği Japon taarruz felsefesinden bahsettiği paragraftır. Alıntılamak gerekirse:

"Başarı elde etmek için en güvenilir vasıtanın taarruz olduğunu anlamamakta ısrar olunmaz, fakat taarruz ordusunu teşkil edecek milletin, Japonların “Kugekiseişin” dedikleri taarruz ruhuna sahip olması lazımdır. İşte bu taarruz ruhu, 1904 yılında “Bin keder, bin elem fakat her şeye rağmen ileri! Başka bir şey düşünmeye lüzum yok. Cesedimi muharebe meydanında teşhir etmek. İşte bu Cenab-ı Hakk’ın emeli!” şarkısını söyleyerek Kazumaru gemisiyle harbe giden Albay Kozima’larda... Sasebu Limanı’ndan harbe yol alırken ailesine “Bu andan itibaren benden haber beklemeyin! Vazifemden başka bir şeyle meşgul olamayacağımdan dolayı, sizden de haber istemem.” diye yazan Amiral Togo’larda... Nanşan muharebesinde, oğlunun kalbinden vurulduğu haberini alınca ailesine: “Oğlumun külleri Tokyo’ya getirildiğinde hemen gömülmesin. Yakında ben de küçük oğlum da hayattan ayrılacağımızdan, o vakit üçümüzü birden defnedersiniz.” emrini veren General Nogi’lerde ve bunları takip edenlerin hepsinde bütün coşkuyla mevcut olduğundan dolayıdır ki narin Japonlar, iri yapılı Ruslara meydan okumuş ve onları ezmişlerdir."

atatürk_sofya

Ata'nın dünyadaki güncel olayları, savaş felsefelerini bu kadar yakından takip etmesi tabii takdire şayan. Türk İstiklâl Harbi'ni, Türkiye Cumhuriyeti'ni şekillendirirken belli ki pek çok kaynaktan yararlanıyor ve yurdumuza da uygun küresel bir çözüm üretiyor (glokalizasyon denilen kavramın bir asır öncesinden bahsediyoruz).

Kitaptaki İnisiyatif bölümü ise oldukça ilginç. Atatürk bir organizasyonun tüm unsurlarının kendiliğinden hareket edebilme kabiliyeti olmasına önem veriyor. "Genel hayatları, fikirleri, hareket serbestileri bastırılmamış, güçlü, neşeli" unsurlardan oluşan böyle bir organizasyonda "düşünerek, kendiliğinden iş görme yeteneğinin fazlasıyla ortaya çıkacağını belirtiyor. Tabii bir organizasyonu meydana getiren unsurlardan her birinin, bizzat her işi düşünüp kendiliğinden yapıvermekteki derecesinin aşırıya gitmesinde ciddi bir endişe de görür. Çünkü, ona göre kendiliğinden görülen işler olumlu oldukça ne kadar takdire şayan ise amaca aykırı olduğunda da o kadar eleştiriye açıktır ve her hareketin amaca uygunluğu, her türlü durum ve şartlar dâhilinde, amacı açıkça görebilmeye bağlıdır.

Şimdi bu cümlelerden ne anlıyoruz:

  1. Bir organizasyonda insanların inisiyatif kullanabilecekleri özgür düşünce ortamı olmalıdır.
  2. Organizasyonlar ancak bu inisiyatif kullanımları sayesinde eldeki imkanlarından verimli olur ve çaplarından büyük işler başarabilirler.
  3. İnisiyatif kullanımında temel olan amaçtır. Tüm inisiyatif organizasyonun vizyonu ve misyonu doğrultusunda kullanılmalıdır.

Durumsal liderlik modeli Paul Hersey ve Ken Blanchard'ın 1969'da ortaya attıkları bir model. Organizasyonun unsurlarını ihtiyaçlarına göre dört olgunluk düzeyine ayırır. Talimat, Koçluk, Destekleme ve Delegasyon. Arzu edilen tüm organizasyonun Delegasyon (S4) düzeyine gelebilmesidir. Yukarıdaki satırlara ne kadar da uygun değil mi?

durumsalliderlik

Liderlik yaklaşımları farklı olsa da mühim olan amaç üzerinden gitmektir (dikkat, kural değil). Simon Sinek'in Liderler En Son Yer kitabında verdiği örnekteki gibi, açık havalarda uçağı her pilot uçurabilir. Hava fırtınalı olduğunda kuralları açık havadaymış gibi uygulayan bir lidere mi daha çok güvenirsiniz, yoksa hangi kuralı nerede esneteceği inisiyatifine sahip bir lidere mi? Malcolm Gladwell'in klasik eseri Outliers'ta çok yerinde bir Kore Havayolları örneği vardır. 1997'de düşen KE801 sefer sayılı uçağın kara kutusundan anlaşıldığı üzere, yüksek olasılıklı bir tehlike konusunda kaptan pilotu alarma geçirmeyen ikinci kaptan, organizasyonun özgürlükçü olmayan yapısı sebebiyle (Buradaki organizasyon Kore kültürü ve özgürlükçü olmayan tarafı kültürdeki lidere itiraz etmeme politikası) fırtınalı havada uçağın düşmesine göz göre göre seyirci kalıyor.

Yani özetle, uçağı fırtınalı havada ancak ve ancak inisiyatif kullanarak uçurabilirsiniz. Ancak ve ancak amacınızı ekibinize belletebilirseniz onların da inisiyatif kullanmalarını sağlayabilirsiniz. Atatürk böyle yaptı.

Sevgiyle kalın.

#iş_hayatı #kişisel_gelişim