Utku Cevre

Jordan'ı Seçmeyen Adam

Spor tarihinde bir yöneticinin yaptığı en kötü tercihler listesinde genellikle 1984 yılında NBA takımlarından Portland Trail Blazers'ın genel menajeri Stu Inman'ın yaptığı tercih ilk sırada yer alır. NBA organizasyon olarak çeşitliliğinin ve izlenebilirliğinin devamını draft sistemi üzerinden yürütür. Takımlar bir önceki yılki başarıları ve kura şansları ile hesaplanan bir sırayla o yılın draft'ına katılmış olan diledikleri oyuncuların NBA haklarını elde ederler (Bu başlı başına ilginç bir nokta, çünkü herhangi başka bir işte çalışanların dilediği kurumlarla çalışma hakkı vardır. NBA oyuncular sendikası ise yaptıkları toplu iş sözleşmesiyle bu haklarından vazgeçip, kendi kariyerlerini kulübün inisiyatifine bırakmıştır. Yani kulüp sözleşmesi olduğu müddetçe oyuncuyu istediği başka bir kulübün oyuncusuyla takaslayabilir. Diğer bir deyişle bir sabah Miami'de uyanırken, akşam kendinizi Toronto'da, ertesi hafta ise Dallas'ta bulabilirsiniz. Bunun karşılığında oyuncular NBA'in tüm organizasyon olarak elde ettiği toplam gelirin yaklaşık yarısını ücret olarak kazanırlar. Nasıl, adil bir anlaşma mı?). 1984 NBA Draft'ı ilginçtir. Çünkü draftın ilk sırasında Houston Üniversitesi'nden Nijerya asıllı çok yetenekli bir genç pivotun, birinci seçme hakkına sahip olan Houston Rockets kulübü tarafından seçileceği kesin gibidir. O dönem NBA uzun oyuncuların hegomonyası altındadır. Bu genç adamın ismi Hakeem Olajuwan'dır ve tüm zamanların en iyi on (kimilerine göre beş) pivotu listesine girmiş, lakabı The Dream (Rüya) olan bir efsanedir. Genç arkadaşlar kendisini gururumuz Alperen Şengün ile yaptığı birebir antrenmanlardan hatırlayabilir. Yani çok iyi bir seçim olduğu su götürmez.

olajuwan_ve_sengun

Şimdi işin ilginçleştiği nokta şu. İkinci sırada seçilmesi beklenen oyuncu North Carolina Üniversitesi'nde attığı son saniye basketi ile takımına NCAA şampiyonluğunu getirmiş, o yaz daha sonra ABD Milli Basketbol Takımı'yla birlikte 1984 Los Angeles Olimpiyatları'nda olimpiyat altın madalyası kazanacak olan müthiş yetenekli bir skorer garddır. Evet, bu oyuncunun ismi Michael Jordan'dır ve daha sonra tüm zamanların en iyisi (GOAT - Greatest of All Time) olarak anılacak başarılar kazanacaktır. Oyuncu olarak tüm başarılarının listesi için buraya bakabilirsiniz.

İkinci sırada seçme hakkı Portland Trail Blazers kulübündedir. Seçimi yöneten Stu Inman, rivayete göre draft gecesinden önce tüm zamanların en büyük üniversite koçu (NBA'in altyapısı sayılabilecek ve tüm ABD'nin takip ettiği üniversite takımlarının ulusal yarışması NCAA liginde büyük başarılar kazanmış olan) ve aynı zamanda ABD Milli Basketbol Takımı koçu olan Bobby Knight'ı arar ve kimi draft etmesi gerektiği konusunda görüş ister. "Jordan tabii ki!" der Knight. "Ama takımda zaten benzer tipte bir oyuncu var, Clyde Drexler. Bize bir pivot lazım," diye yanıtlar Inman. Knight da dillere destan olmuş şu cevabı verir: "O zaman Jordan'ı seç ve pivot oynat!". Michael Jordan'ın yalnızca 1.98 boyunda ve o yıllarda 80-85 kilogram ağırlıklarında olduğunu söylemek gerek. Yani pivot oynamak için çok kısa ve ince. Knight burada hem ironi yapıyor, hem de jenerasyonel bir yeteneğe erişme şansın varsa ihtiyaçlarını bir kenara bırak diyor.

jordan

Velhasılıkelam Inman, Knight'ın tavsiyesini dinlemez ve ikinci sırada Kentucky Üniversite'sinden 2.16'lık dev Sam Bowie'yi seçer. Bowie kariyeri boyunca sakatlıklardan kurtulamazken, Michael Jordan'ı üçüncü sırada seçen Chicago Bulls, 1991-1993 arası üst üste üç yıl ve 1996-1998 arası üst üste üç yıl olmak üzere tam altı şampiyonluk kazanır, Jordan da hepsinde finallerin en değerli oyuncusu seçilir. Zaten ilk senesinde yılın çaylak oyuncusu (ilk yılında olan tüm NBA oyuncularına çaylak ismi verilir.) seçilir ve 28.2 sayı, 6.5 ribaund ve 5.9 asist ortalamaları yakalar. Dahası 1984 draft sınıfından daha sonra Hall of Fame listesine seçilmiş efsane iki basketbolcuyu, Charles Barkley ve John Stockton'ı da es geçen ve sırasıyla Philadelphia 76ers ve Utah Jazz'a kaptıran Stu Inman bu acı tablonun üstüne 1986 yılında görevinden ayrılır. Buraya kadar hikayenin görece bilindik tarafı. Bir de daha az bilinen yönü var. Hadi tüm zamanların en kötü sportif tercihini yapan Inman'ın iyi tercihlerine ve basketbolu bıraktıktan sonra yöneticilik yapan Jordan'ın kötü tercihlerine bakalım.

1970'te kurulan Portland Trail Blazers kulübünde chief scout (baş yetenek avcısı) olarak kurucu kadroda yer alan Stu Inman, üst üste çok iyi draft seçimlerini 1974'te ilk sıra seçimi olarak Bill Walton ile taçlandırmıştı. Walton 2024 yılının Mayıs ayında aramızdan ayrıldı, ancak geride 1977 yılı NBA Finaller MVP ödülü ve 1978 yılı NBA Lig MVP ödülü de dahil olmak üzere Hall of Fame olmuş müthiş bir kariyer bıraktı. Bir anekdot, Walton müthiş bir Grateful Dead hayranıydı ve tam 850 konserde grubu takip etmişti. Blazers, Walton önderliğinde 1977 yılında çok genç bir franchise olarak ilk şampiyonluğunu yaşarken, Inman bu kadronun mimarıydı. Yıl 1983 olduğunda bu sefer genel menajer olarak, Houston Üniversitesi'nden Clyde Drexler isminde yetenekli bir skorer gardı draft'ın 14. sırasından bulup çıkardı ve ileride NBA şampiyonu, Hall of Fame üyesi ve 1992 Barcelona Olimpiyatları'na giden orijinal Rüya Takım'ın bir üyesi olmasına vesile oldu. Inman kulüpten ayrılmıştı ancak Drexler önderliğindeki Blazers 1990 ve 1992 yıllarında NBA finaline kadar çıkma başarısı gösterdi.

Michael Jordan ise 1993'teki şüpheli emekliliğinin ardından (kumar borcuyla ilgili olduğu söyleniyor) 2 yıl Chicago White Sox takımında beyzbol oynadıktan sonra (ki Bulls ve White Sox'un sahibi aynıydı ve Jordan'ın sözleşmesini fesh etmekle uğraşmamışlardı), geri dönüp üç şampiyonluk daha yaşadıktan sonra tekrar emekli oldu. Ancak 2001'de bu sefer Washington Wizards kulübünün bir miktar hissesini satın alıp aynı zamanda basketbol operasyonlarının başına da geçerek, iki yıl daha profesyonel basketbol oynayıp sonra kesin olarak emekli oldu. Wizards yöneticisi olarak 2001 NBA draftı'nda ise tüm zamanların en kötü yönetici tercihlerinden biri olarak da geçen bir karara imza attı ve ilk sıradan lise öğrencisi Kwame Brown'ı kadroya kattı. Brown kesinlikle beklentilerin altında kaldı ve yıllar sonra Jordan'ın sahada kendisine mobbing yaptığını ifade etti. Aynı draftta Pau Gasol ve Tony Parker gibi iki Hall of Fame oyuncusu ile ülkemizden NBA'e gitmiş en büyük oyunculardan Mehmet Okur'u da es geçmiş oldu. Jordan iki yıllık kötü Wizards deneyiminden sonra bu defa 2006'da önce küçük hissesini aldığı, daha sonra 2010'da büyük hissedarı olduğu Charlotte Bobcats ile bu defa kulüp sahipliğine soyundu (Şurası önemli, Jordan bu hareketiyle bir NBA kulübüne sahip olan ilk siyahi oldu). Daha sonra adı (eskiden olduğu gibi) Charlotte Hornets olarak değişen kulüpte (burası New Orleans şehrinin de dahil olduğu ilginç bir süreç) ilk icraatlarından biri kendi felaket seçimi Kwame Brown'ı takıma kazandırmak ve zorla oynatması için koça baskı yapmak oldu. Görüldüğü gibi Jordan tüm zamanların en iyi basketbol oyuncusu ve çok başarılı bir ticaret insanı olmasının yanında (2023'te Hornets'i 3 milyar dolara satarak kulüpten 10 kat kâr elde etti. Bir NASCAR takımı, tekila markası ve restoran zinciri var. Nike'la çaylak sezonunda yaptığı anlaşma gereği her satılan Air Jordan ayakkabıdan komisyon alıyor, bu bile başlıbaşına senelik 150 milyon dolar ediyor. Bu konuyla ilgili Ben Affleck'in yönettiği 2023 tarihli Air filmini tavsiye ederim, pazarlamayla ilgilenenlerin mutlaka izlemesi lazım.) aslında bir zorba ve kötü bir insan yöneticisi. Altı şampiyonluğunda aslan payını sanırım koç Phil Jackson'la paylaşmaları şart. Jackson eski bir hippie. Oyuncularına Zen Budizmi anlatması ve kitap ödevleri vermesiyle tanınıyor. Bulls'tan ayrıldıktan sonra Los Angeles Lakers ile beş şampiyonluk daha kazandı ve tüm zamanların en fazla şampiyonluk yaşayan NBA koçu olarak muhtemelen kırılamaz bir rekora imza attı. Inman ise çevresi tarafından sevilen, verici, anlayışlı biriydi. Bir de şampiyonlukla taçlanan saygıdeğer bir kariyere imza attı, pek çok oyuncunun gönlünü kazandı ve draftta tüm zamanların en iyi oyuncusunu atladı.

philjackson

2024/25 NBA sezonu başlarken sizleri kırk yıl öncesine götürüp bu ilginç olayı hatırlatmak istedim. Buradan kendi adıma çıkardıklarımı sayayım:

  1. Büyük sözü dinleyin.
  2. İhtiyaç çoğu zaman yetenekten önce gelse de, tek başına ekibinize sınıf atlatacak bir yetenek gördüğünüzde onu kaçırmayın. Organizasyonunuzda onu barındırmanın yollarını arayın.
  3. En büyük yetenekler her zaman en iyi yöneticiler olmazlar. Ancak bu, finansal konulardan anlamadıkları anlamına da gelmez. Şunu unutmayın ki başarının yetenekle gayret dışında bir de şans faktörü vardır ve şanslı insanlar değerlendirecek daha çok fırsat bulurlar. Tabii, Babil'in En Zengin Adamı kitabından şu sözü de akıldan çıkarmamak gerekir:

Fırsat, kendini beğenmiş bir tanrıçadır ve hazırlıksız olanlarla vaktini harcamaz.

Sevgiyle kalın.

#iş_hayatı #yaşam_tarzı