Sümbülteber
Vaktiyle Yeditepe İstanbul dizisini izleyenler, başroldeki Yusuf'un (Emre Kınay) Olcay'a (Zuhal Olcay, evet Olcay) şiir okuduğu bölümü hatırlayacaktır. Şiir öyle güzel, Yusuf'un Olcay'a söylenmemiş aşkı öyle sıcaktır ki şiiri tamamlayamaz. Üstüne üstlük şiiri okuduğu kitabın kapağı da yırtıktır. Yani ne ismini bilir şiirin ne de şairini. Hatırlamak isteyenler için aşağıya bırakıyorum.
Yusuf'un elinin altında internet olmadığı için bilememişti ama bu Turgut Uyar'ın Kırlardan Geliyorlar isimli şiiridir. Şöyle başlar:
"kırlardan geliyorlar ellerinde sümbülteber
elbette kırlardan kırlardan gelecekler
başka türlü nasıl güzelleşir bu akşamüstleri
söyleyin nasıl dayanılır dükkanlara depolara
bu katran kokusu başka türlü nasıl geçer"
İyi şiirin her öğesi, her objesi, elbette metaforik olsa da özünde inandırıcı olmalı. Bu katran kokusu nasıl geçer? İşte ancak bu sümbülteberle. Polianthes tuberosa denilen bu çiçek, uzaklara yayılan kokusuyla parfüm yapımında kullanılır. 17. yüzyıl Fransa'sında XIV. Louis, namıdiğer Güneş Kral, Versay Sarayı'nın bahçesine bu çiçekten yüzlerce ektirmişti. Uyar'ın şiirindeki katran kokusu gibi, o dönem sarayın hijyensizliğinden yayılan kokuları bastırmak sümbültebere düşmüştü. "Neye benzer bu çiçek?" derseniz, işte böyle bir şeydir:
Sümbülteberin bir özelliği de aşık etmesidir. Hindistan'da bu özelliğiyle kullanırlar mesela. Başka türlü nasıl güzelleşir bu akşamüstleri? Severek tabii, ama daha çok sevilerek değil mi? Peki en çok? En çok da özgür olarak. Emeğinin özgür, şehrinin özgür olduğu, adeta zamandan azade yüreğinin içinde o katran kokulu kentlere mecbur olmadığını hissederek. Çünkü kırlardan gelecekler, doğanın uçsuz bucaksızlığını, güzel kokusunu ve aşık edişini hatırlatmak için. Yetişmeye çalıştığımız geri sayımları unutturmak için.
Ne diyordu şiirin orta yerinde Uyar:
"eskiden şaşardık bazı şeylerin yokluğuna
artık bu yokları var etmeyi usladık"
Yırtık kitabın kapağını bulamadı Yusuf. Şairini bilemedi. Olcay'ı aşık edemedi. Yeditepe İstanbul'dan bugüne geçmiş 24 sene. Kapak bulundu, şair bilindi. Tek aşk ve doğa uslanamadı henüz. Ey güzelim sümbül ve teber, ey canım. Ona da bir çare bulunur elbet.
Sevgiyle kalın.