Utku Cevre

Tek Planda Yürüyen Hayat

Kameranın sürekli karakterlerin peşinde dolaştığı, hiç kesmenin olmadığı, tek plan çekilmiş filmler vardır. Herhalde en meşhuru, Alexander Sokurov'un St. Petersburg'daki Hermitage Müzesi'nde çektiği Russian Ark'tır. 2002 yapımı film gerçekten tek planda çekilmiştir, Steadicam'in tam 87 dakika kesme yapmadan dolaştığı bir planı vardır. Yönetmen, hayalet olduğunu tahmin ettiğimiz isimsiz bir anlatıcının gözünden, sıkça da dördüncü duvarı yıkarak ülkenin tarihinde bir gezintiye çıkarır bizi. Müzede konuşlanan oyuncular kamera tekrar onlara gelebileceği için uzun süreler boyunca oyundan çıkmaz. Müthiş bir organizasyon işidir. Çok ciddi bir LARP (Live Action Role Playing) etkinliği gibi. Netflix'teki Adolescence dizisinde bir benzerini gördüğümüz tek plan çekim konusu bence ilginç, çünkü sinema tarihinde de az örneği var, hepsi Russian Ark gibi yüzde yüz tek plan değil ama o havayı güzelce veriyorlar.

russianark

En meşhurlarından biri Alejandro Iñárritu'nun 2014 tarihli Birdman filmi. En meşhur rolü olan süper kahraman Birdman'den sonra şöhreti sona eren bir Hollywood aktörünün, oluşturduğu bir tiyatro kumpanyası ile Raymond Carver'ın aşk üzerine bir kısa hikâyesini sahneye uyarlama, piyes olarak yönetme ve çıkıp oynama çabası sonucu saygınlığını geri kazanmaya çalışmasını anlatan, izlenmeye değer bir yapım. Carver da zaten belirli güçlü bir çekirdek etrafında gezinen olay örgüsünü anlatan böyle sabit olmayan öyküleriyle tanınan bir yazar. Film ertesi yıl, Iñárritu'ya en iyi film Oscar ödülüyle birlikte, en iyi yönetmen ve en iyi uyarlama senaryo ödüllerini de kazandırmıştı (Usta yönetmen bir Oscar da hemen ertesi yıl 2015 tarihli The Revenant filmiyle kazanmıştı. Leonardo DiCaprio'nun ayıyla dövüştüğü sahnesiyle hatırlarsınız). Birdman'in ilginç yanı, başroldeki Michael Keaton'ın da filmdekine benzer biçimde en meşhur olduğu dönemin, 90'ların başında Tim Burton'ın elinden çıkan Batman filmlerinde yarasa adamı canlandırdığı zamanlar olması. Birdman'le Oscar adaylığı kazanarak bir nevi tekrar doğan Keaton'ı tabii ki en sevdiğimiz rol Burton klasiği olan Beetlejuice. Bu arada Hollywood yapımcıları çok mu esprili, yoksa fazla mı basit düşünüyorlar emin olamayarak, Tom Holland'ın oynadığı Örümcek Adam filmlerinin ilki olan Spiderman: Homecoming'de Keaton'ın Adrian Toomes, namıdiğer The Vulture karakterine can verdiğini söylemeliyim. Yani bir başka kuş adam. Zaten hayat da döngüsel değil mi?

vulture

Döngüsel zamanda öykü anlatımı geleneksel hikâye anlatıcılığının bir öğesi. Esasında alışık olduğumuz giriş, gelişme ve sonucu olan hikâye tarzı görece yeni bir yaklaşım. Bundan yıllar önce insanlar çember olup hikâye anlatıcısını dinlerken bilet alıp tam zamanında yerlerine oturup heves içinde kurnazca kurgulanmış öykünün kreşendosunu beklemezlerdi. Gelir, zaten çoktan başlamış hikâyenin birazını dinler ve bitmeden de kendi işlerine dönerlerdi. Bu haliyle öykünün döngüsel olarak belki tekrarlara düşerek aynı karakterleri, aynı olayları, değiştire değiştire, dönüştürerek pek çok defalar anlatması beklenirdi. Yeterince dinleyen birisi bu değişimlere seyirci olabilirdi belki, ancak mühim olan o döngüsel zamanın bir yerlerine göz atabilmekten geçerdi.

Dikkat süresinin gittikçe kısaldığı günümüz dünyasında, artık uzun bir filmi tek seferde izlemek çok zorken, Youtube videoları bile istenilenden biraz uzun olduğunda ıskartaya çıkıyorken ve bir yandan telefonlarımıza bakmadan hiçbir işi bitiremiyorken, hayat tüm renkleriyle evrenin merkezinin etrafında dönüyor. Sonsuz uzunlukta ancak tek planda. Bizi belli belirsiz rahatsız eden o hiçbir şeye yetişememe hissinin kendisinde bir problem var, çünkü her şeyi kontrol edemiyoruz. Yani bakmadığımız, haberimiz olmayan her anda Schrödinger'in kedisi aslında o perdenin arkasında canlı ve patilerini yalamakla meşgul. Bir eli göğe bir eli yere bakan semazenlerin gözleri neden kapalıdır? Görmek için gözlerini açmaya ihtiyaç duymazlar da ondan.

şebiarus

Sevgiyle kalın.

#deneme #sinema yazısı