Yeni Yıl Neden 1 Ocak'ta Başlıyor?
Farklı coğrafyalara ait mitolojilerin ortaklığını en iyi Joseph Campbell'in Kahramanın Sonsuz Yolculuğu ve Zacharia Sitchin'in 12. Gezegen kitaplarından okursunuz. Bunlardan birbirlerine en çok benzeyenler, Sümer ve Babil mitolojileri ile Yunan ve Roma mitolojileridir. Bu mitoloji çiftlerinin ilahlarının isimleri farklı olsa da temsil ettikleri aynıdır. Sitchin bunu bir seviye daha ileri götürüp bunların bazen gök cisimlerini ve güneş sistemini ilgilendiren olayları temsil ettiğini, bazen de düpedüz homo sapiens insan türünün mucitleri olduğunu (Prometheus filmi bu tezden etkilenmiştir) kil tablet metinlerine ve o çağa ait çizimlerdeki uzay gemisi/roket/antik astronot sembollerine dayanarak anlatır. Berlin'deki Pergamon Müzesi'nde bu sembolleri yerinde görmek oldukça şaşırtıcıydı, bunu bir kişisel not olarak belirtmem gerekiyor. Bu mevzu ayrı bir yazının konusu olacak kadar geniş ve ilginç. Ben okuduğunuz yazıya Yunan ve Roma mitolojilerindeki ortak ilahlardan birinden bahsederek başlamak isterim. O da Helios ya da Roma mitolojisindeki ismiyle Sol'den başkası değil.
Mitolojide Helios, yüksekte olan Hyperion ve ışığın kaynağı Theia'nın üç çocuğundan biri ve güneşi temsil ediyor (Hyperion ve Theia da göklerin Uranus ve yerin Gaia'sından doğan on iki titandan ikisi). Helios'un kardeşleri, Selene yani ay ve Eos yani şafak. Ne kadar güzel bir semboller bütünü olduğuna dikkatinizi çekerim. Roma karşılıkları da birebir aynı, yalnızca isimleri farklı olmak üzere: Sol, Luna ve Aurora (Sümerlerde de güneş tanrısının isminin Şamaş olduğunu ve Farsça'daki Şems / Güneş ismine kaynaklık ettiğini belirtelim. Mitolojiyi seviyoruz). Eski Romalılar uzun süre baş tanrıları olarak Sol'u bildiler ve her yıl 25 Aralık'ta olmak üzere Sol Invictus (Yenilmez Güneş) isimli bir festival düzenlediler. Peki neden 25 Aralık? Çünkü eski Roma takviminde 25 Aralık kış gündönümüne karşılık geliyordu. Günlerin uzaması ve güneşin gece karşısında galip gelmesini ifade ediyordu. Tıpkı yüzyıllardan beri kutlanan ve Sol Invictus festivalinden birkaç gün önce biten Saturnalia festivalinin bereketin artacağını ifade etmesi gibi (böyle öyle çok örnek var ki, Eski Mısır'daki Ra mitosunda güneş tanrısının her gece göklerde giden aracına binip karanlığı yenmesi ve ışığı getirmesi gibi. Hintlilerin kutladığı en meşhur bayram olan Diwali'nin de Yahudilerin Noel'i kabul edilebilecek Hanuka'nın da ışık festivali olduğu ve benzer mitlerden etkilendiğini söyleyebiliriz).
İskandinavya'ya gittiğinizde, pagan dönemden itibaren orada da Yule festivalini görürsünüz. 21-25 Aralık sularında başlayan ve kış gündönümü sonrası günlerin uzamasını, güneşin geri dönmesini ifade eden bir bayramdır ve tam 12 gün sürer. Noel tatilinin 12 gün olması geleneksel olarak bu festival ile ilişkilendirilir. Bu bayramda Yule kütüğü yakılır ve 12 gün boyunca közün sönmemesi sağlanır. Mitolojinin neresine giderseniz gidin bu 12 sembolünü bulursunuz, 12 Olimpos tanrısından, Sümerlerin 12'li gezegen ve sayma sistemine kadar. Orta Asya Türklerindeki Nardugan festivalinin de kış gündönümünde başladığını ve güneşin geri dönüşünü kutladığını belirtmeden geçmeyelim. Burada da yine güneş (nar sözcüğünün birebir kelime anlamı) sembolünden yola çıkıldığına dikkat edelim. Yeni yılda nar kırılması adeti de buradan geliyor.
Hristiyanlıkta Noel gününün, kış gündönümü sonrası güneş tanrının doğuşuna ilişkin pagan inancı ve Yule festivalindeki 12 gün ile birleştiğini söyleyebiliriz. Bu tarihin, gökte Beytüllahim yıldızını bir kehanet sayarak Doğu'dan Meryem'i ziyarete gelen Mecusiler'in (3 Kral) yolculuğunu kanon kabul edersek, muhtemelen Babil, Pers Krallığı veya Arabistan'dan Hz. İsa'nın doğduğu Batı Şeria'ya 4-6 hafta arası gibi bir sürede gelmeleri açısından elverişsiz bir mevsimde olduğu açık. Mutlu dileklerle dolu bu güzel dönemi tarih boyunca tüm kavimlerin coşkuyla kutladığını ve belirli bir dine mensup olsanız da olmasanız da mutlu olmanın sakıncası olmadığını belirterek bu konudaki sözlerimi noktalıyorum.
Şimdi gelelim yeni yıla. Bizim de kullandığımız Miladi veya Gregoryen Takvimi'nin üç atası vardı. Üçü de şaşırmayacağınızı zannettiğim üzere Roma döneminde oluşturuldu:
1. Romulus Takvimi, Mart ayından başlıyordu ve 304 gün sürerek Aralık'ta bitiyordu. Mart, Mayıs ve Haziran sırasıyla Mars (savaş tanrısı Ares, Jüpiter'in yani Zeus'un oğlu), Maia (bereket tanrıçası, Merkür yani Hermes'in annesi) ve Juno (aşk ve evlilik tanrıçası Hera, Zeus'un eşi)'dan isimlerini almıştı. Nisan (Aprilis), açmak anlamına gelen Latince apre fiilinden geliyordu (bizim kullandığımız Nisan ismi bu ayın Sümerce ismi olan Nisannu'dan geliyor). Temmuz - Aralık arasındaki aylar ise, sırayla kaçıncı ay olduklarını gösteren isimler almışlardı (Beşten başlayarak ona kadar -Quintilis, Sextilis, September, October, November, December). Bu takvimin Ocak ve Şubat aylarına tekabül eden 61 günlük bir süreyi boş geçtiğine dikkat edin. Romalılar o devirde bir yılın bu kadar kısa olmadığını biliyorlardı. Ancak verimsiz gördükleri kış mevsimini, tarım aktivitelerinin durduğu ve savaşların yapılmadığı ölü bir dönem olarak alıyor ve takvimde bile yer vermiyorlardı. Türkiye'de tatiller çok uzun diyenlere selam olsun!
2. Numa Pompilius Takvimi, Roma'nın Romulus'un ardından ikinci kralı olan Numa Pompilius bu boşluğu gidermek için kapılar ve geçitler tanrısı Janus'un adını verdiği Ocak (January) ve Latince arınma anlamına gelen februa sözcüğünden türeyen Şubat (February) aylarını takvime ekledi. Takvim bu haliyle 355 gün ediyordu ve tam olarak doğruyu yansıtmıyordu. Ancak Romalılar bu takvimi neredeyse 700 yıl kullandılar.
3. Jülyen Takvim, ünlü bir generalken ordularıyla Rubicon nehrini geçip Roma Cumhuriyeti'ni yıkarak diktatörlüğünü ilan eden, ancak devrinin sonunda en yakın arkadaşı Brutus'un başta olduğu senatörler tarafından öldürülen Jül Sezar'ın isteği üzerine takvimin düzenlenmiş halidir. Ocak ve Şubat aylarında düzenleme yapılarak bir yıl 365.25 gün olarak hesaplanmıştır. Sezar tanrılara özenerek, Quintilis ayının ismini değiştirip kendi adını (Julius) verir (Biz ise Sümer tanrısı Dumuzi'nin antik dillere geçerken aldığı Tammuz isminin türevini kullanıyoruz). Jül Sezar'dan sonra başa geçen üvey oğlu Octavian nam-ı diğer ilk Roma İmparatoru olmasına binaen aldığı ünvanla Princeps, selefinden aşağı kalmayarak Sextilis ayının ismini değiştirir ve kendisinin en iyi bilindiği ünvanı (Augustus) isim olarak verir. Tek problem Ağustos ayının 30 gün olması ve bu yönüyle 31 günlük Temmuz'dan aşağı kalmasıdır. Problem Şubat ayından bir günü Ağustos'a transfer ederek çözülür. Jülyen takvimde artık yıl uygulamasının bazı yıllarda hatalı işlenmesi sonucunda 11 günlük bir kayma olur. Bu problem ise 1582'de Papa XIII. Gregorius'un hazırlattığı Gregoryen Takvimi'nde çözülür.
Geleneksel olarak tüm dünyada yeni yıl Mart ayıyla, diğer bir deyişle bahar aylarıyla başlar. Türki Cumhuriyetlerde halen ilkbahar ekinoksu olan 21 Mart baharın başlangıcına ithafen bayram olarak kutlanıyor. Avrupa'da yüzyıllardır kutlanan 25 Mart Müjde Bayramı'nın ilkbahar ekinoksunu temsil ettiğini yazıyı buraya kadar okuyanlar artık şablon olarak yakalamıştır. Yıl başlangıcının 1 Ocak'a alınması M.Ö. 153 yılına, yine Roma'ya dayanıyor. O yıllarda İber yarımadasındaki halklarla savaş halinde olan devletin, senatoya seçilen yeni konsülleri Mart'ta göreve getirmesi savaş planlamasını oldukça geciktiriyor. Bunun için, savaş yapılmayan kış aylarının başlangıcı olan 1 Ocak tarihi, yılbaşı olarak belirleniyor. Ocak ayı yeni başlangıçları ve geçişleri temsil eden Janus'a adandığı için dini/kültürel zemin de hazırlanmış oluyor. Hristiyanlığa geçiş sonrası 1 Ocak yıl başlangıcı olarak devam ediyor (1 Ocak'ı sünnet günü olarak kutlayan bazı kiliseler mevcutsa da zorlama bir fikir olduğunu kabul etmek lazım).
Türkiye'de yeni yıl, en güvenilir takvim olarak modern dünyada standart haline gelmiş miladi takvime uygun biçimde (hem de Roma geleneğine yakışır şekilde - Fatih Sultan Mehmet'in ünvanlarından birinin Kayser-i Rum, yani kelime anlamıyla Roma İmparatoru olduğunu hatırlayalım), 1 Ocak'ta kutlanır. Yeni yıl, tüm dünyada yeni umutları, yeni başlangıçları ifade eder. Bir gece önce hediyeler verilir, özenilir, herkes imkânınca sofrasını kurar. Mühim olan sevdiklerinle bir arada olmak, arayıp sormak ve güler yüzle yeni yılı karşılamaktır. Binlerce yıldan beri olup biten tüm festivaller ve ritüeller ancak tali adetler sayılır. Neyin ne olduğuna fazla takılmadan, hiç yoktan insanlara ümit aşılayabilen yılbaşı gününüzü şimdiden kutluyorum.
Sevgiyle kalın.