Utku Cevre

Tarihten 5 Kadın Kahraman

Vatanımızın kurucu ve kurtarıcısı, bugün Türkiye diye bir yer varsa, ulusal egemenliğimizle başımız dik bir şekilde yürüyebiliyorsak bunun banisi, oluşturduğu laik, demokratik, modern ülkeyi korumak ve sürdürmekle mükellef olduğumuz atamız Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk öncelikle bir askerdir. Asker sözcüğü Arapça ESKR kelimesinden türemiştir. ESKR kelimesi, üstün ruh yapısına sahip, doğru düşünebilen, zorluklara çare bulabilen ve bedenen dayanıklı kişi anlamına gelir. Mustafa Kemal Paşa'nın büyük bir vizyoner olduğunu kanıtlayan binlerce aksiyonunun en önemlilerinden biri ise yüzlerce yıl ataerkil toplum düzeni içinde ezilen ve hakları verilmeyen kadınlarımızı hür ve eşit bireyler olarak topluma kazandırmak olmuştur. Toplum ancak bir bütün olarak potansiyelini kullanabilir, diğer türlüsü bir ayağı bağlı yürümeye benzer. Genç kadınlarımız, geleneksel olarak erkeklerle özdeşleşen pek çok alanda yer bulmaya, zekâları, azimleri ve kararlılıkları ile eşit bir yarışta öne geçmeye başlamıştır. Bunu yaparken de Atatürk'ün mirasına sahip çıkar ve başarılarını onun manevi huzurunda kutlamayı bir şeref sayarlar. Tarih böyle kadınları kahraman olarak yazar. Gelin şimdi dünya tarihinden 5 kadın kahramanı hatırlayalım.

1. Tomris Hatun

Milattan önce 6. yüzyılda yaşamış efsanevi İskit (Saka) kraliçesi Tomris, Medleri yıkarak Pers İmparatorluğu'nu kuran Büyük Kiros'a karşı zafer kazanmış bir komutandır. Urartulardan, Babillilere kadar çevredeki tüm devletleri bozguna uğratıp büyük bir imparatorluk kuran Kiros, evlenme teklifini reddeden Tomris Hatun'un oğlu Isparga'yı öldürür ancak daha sonra savaş meydanında yenilir ve kellesinden olur (ikonik bir resmini aşağıda paylaştım). Tomris, Firdevsi'nin Şehname'sinde Efrasiyab olarak geçen meşhur Alp Er Tunga'nın da torunudur. Tomris ismi Türkçe'de kullandığımız "demir" kelimesiyle aynı kökene dayanır.

tomris

2. Jeanne d'Arc

İngiltere Kralı 3. Edward'ın Fransa tahtında hak iddia etmesi üzerinde başlayan Yüz Yıl Savaşı'nın (gerçekten de 116 yıl sürmüş ve ilgisiz olsa da İstanbul'un fethinden kısa bir süre sonra 1453'te nihai olarak Fransa'nın üstün gelmesiyle sona ermiştir. İngiltere'nin hak iddiaları ise 1801'e kadar sürmüştür) ortasında Fransa Kralı 7. Charles'ın taç giymesi için mücadele eden, orduyu moral ve taktik olarak yönlendiren bir genç komutandır. Köylü bir aileden gelmiş ancak baş melek Mikail ve iki azizeyle konuştuğu vizyonlarını gerekçe göstererek Charles'a destek olmaya gelmiştir. Orleans Bakiresi adıyla bilinen Jeanne, 1430'da Burgonyalılar (Fransa'nın bir bölgesi) tarafından ele geçirilip, ertesi yıl cadı olduğu iddiasıyla yakılmıştır. Katolik Kilisesi daha sonra itibarını iade ederek kendisini Fransa'nın koruyucu azizesi ilan etmiştir. Hakkındaki pek çok eserden en iyileri bence 1928 tarihli The Passion of Joan of Arc filmi (aşağıda) ve ülkemizde de farklı tiyatro kumpanyalarının sergilediği Jeanne D'Arc'ın Öteki Ölümü piyesidir.

jeannedarc

3. Yaa Asantewaa

Uruguay'lı Luis Suarez'in 2010 Dünya Kupası'nda eliyle çizgiden çıkardığı top kaleye girse, Dünya Kupaları tarihinde yarı final oynamış ilk Afrika takımı olma başarısını gösterecek olan Gana (maalesef bu olay sonucu oluşan penaltı atışını kaçırdılar ve ünvan 2022 Dünya Kupası'nda yarı finalde elenen Fas'a gitti), bir zamanlar Ashanti İmparatorluğu olarak geçiyordu ve atalarına göklerden indiğini söyleyegeldikleri altın tabureyi kutsal sayıyorlardı. 80 yıllık İngiliz sömürgesi altında kaldıktan sonra, 1900 yılında bu kutsal emanete göz diken emperyalistlere karşı başlattıkları mücadelenin başında Ana Kraliçe olarak Yaa Asantewaa vardı. Tüm kabilelere liderlik etti, neticede sömürgecilerine karşı başlattıkları isyan hemen sonuç almadı belki (beraberindeki isyancılarla birlikte sürgüne gönderildiği Seyşeller'de 1921'de hayatını kaybetti) ama kutsal emanetlerini teslim etmedikleri gibi, burada yanan kıvılcım ile 1957'de bağımsızlıklarını ilan etmeyi başardılar. Bağımsızlık bir kere gitti mi, gördüğünüz gibi kolay geri gelmiyor.

yaaasantewaa

4. Nakano Takeko

Japonya'nın tarihçesini öğrenmek isteyenler için animeler üzerinden verdiğim özete buradan bakabilirsiniz. Ülkenin yaşadığı (elbette dünya savaşının sonundaki atom faciasından başka) en önemli dönüm noktası sayılabilecek feodalizmden emperyalizm ve Batı kapitalizmine dönüşleri, Tokugawa Şogunluğu'nun bitip Meiji Dönemi'nin başlamasına yol açan darbeler sonunda 1868 yılında Boshin Savaşı olarak anılan iç savaş patlak verir. Henüz 21 yaşında olan Nakano Takeko, samuray olarak şogunluğun hizmetinde savaşmak ister, ancak kültürleri gereği kadınlar samuray olmaz. Bunun üzerinde kendisi gibi istekli genç kadınlardan oluşan bir birlik kurar ve fahri samuray gibi savaşa katılır. Tabii ateşli silahlardan faydalanan emperyalist kanat tarafından vurularak öldürülür. Meiji restorasyonları ile beraber eski güçlerinde olmayan samurayların başlattığı 1877 yılındaki Satsuma İsyanı ise asıl kırılma noktası olacaktır. Tom Cruise'un başrol oynadığı Son Samuray filmi de bu isyan esnasında geçer.

nakanotakeko

5. Halime Çavuş

Kastamonulu olan Halime (Kocabıyık), yürekli ve vatan sevgisi dolu bir genç kadın olarak, ailesinin itirazlarına rağmen Kurtuluş Savaşı'na katılmak istedi. O dönem Kastamonu'nun İnebolu Limanı'ndan Sakarya Nehri'nin doğusuna, ta Ankara'ya kadar kağnılar üzerinde silah ve mühimmat taşınıyordu (Silahlar nereden geliyordu derseniz, ilk olarak tabii ki İstanbul'daki vatansever subay ve cemiyetler tarafından gizli saklı kaçırılarak; ikincisi ise TBMM ile Lenin liderliğindeki Bolşeviklerin yönetimi aldığı Sovyet Rusya arasında 1921'de imzalanan Moskova Antlaşması sonrasında Rusya'dan). Bu yola İstiklâl Yolu deniyordu. O dönem kadınlar askere alınmadığı için saçlarını kazıtıp, bol erkek kıyafetleri giyen Halime, ismini Halim olarak verip ordunun lojistiğinde görev aldı. Bir ordu ziyareti esnasında, mermilerin üzerine montunu örten bu genç askere "Neden üstündeki montu mermilere örttün, üşümüyor musun?" diye soran Mustafa Kemal Paşa'yı tanımayıp "Bey, yüz bin kişi kurtulacak. Ben öleceğim de ne olacak?" dediği söylenir (Mustafa Kemal tabii Halime'nin kafa kağıdını isteyip kadın olduğunu anlar, Kurtuluş Savaşı'nın bitiminde kendisini Çankaya'ya davet edip "Çavuş" ünvanı ve İstiklâl Madalyası verir, hatta kendisine hamilik etmek ister ancak genç Halime ailesi onu bekleyeceği için istemez). Halime Çavuş, 1921'de Yunan savaş gemileri İnebolu'yu bombalarken isabet eden bir şarapnel parçası ile gazi oldu ve terhis edildi. Bu pek hatırlanmayan kahraman, memleketine döndükten sonra da hiç evlenmedi ve 1976'ya kadar köyünde yaşadı.

halimecavus

Sevgiyle kalın.

#yaşam_tarzı